İÇİNDEKİ DEVİ UYANDIR
Pozitif insanlarla görüşün. Olumlu gelişmelere nazar değer diye düşünüyorsanız paylaşmayın. O zaman nazar değer. Sadece çok yakınınızdaki birkaç kişiyle paylaşın. Hiç endişeniz yoksa herkesle paylaşabilirsiniz.
Niyet: Her gün güne “Bu gün keyifli, huzurlu, güzel bir gün geçirmeye niyet ediyorum” diye başlayabiliriz. O gün nasıl bir işimiz varsa onunla ilgili iyi niyetlerle başlayabiliriz.
Kararlı olmak: Her konudaki karasızlığı sonlandırıp var olan enerjimizi tek bir konuya doğru yönlendirmeliyiz. Böylece o noktaya kanalize olan enerji güçlenir. Her konudaki net hedefimizi koyup oraya doğru yönlendirince, o hedefi her düşündüğümüzde, o hedef oradan gerçekleşmek için yola çıkacaktır.
Kendimizin ve yeteneklerimizin farkında olmalıyız. Tek başımıza da olsak mücadele etmekten kaçmamalıyız. Kendimizle uğraşırken önümüze pat diye mucizeler çıkabilir. Fakat önümüze sabredecek şeyler de gelebilir.
Bu bir yolculuktur, bu bir farkındalık yolculuğudur. İçimizde küçük tuğlalardan bir kale örmeğe çalışıyoruz. Bu kale inşasından sonra, frekansımızı belirli seviyeye getirdiğimiz için, artık kolay kolay yıkılmayız.
Geçmişle ilgili pişmanlığa girmemek gerekir, pişmanlıklar bizim enerjimizi zayıflatır. Geçmiş ve geleceğe odaklanmak sadece enerjimiz düşürür. Biz sadece hedefe odaklanmalıyız. Bu güne ve hedefe odaklanmalıyız.
Yaşadığımız her denemeye ihtiyacımız varsa, onunla ilgili de deneyimler karşımıza çıkar, önümüze gelir. Bu gün olsaydı yapmazdım diye bir şey yoktur. Geçmişte takılı kalmak, şu andaki enerjimizi düşürür. O olanlar dündü ve ona ihtiyacımız vardı; onu yaparız ve o yaptığımız şey belki yanlıştır; ama onan bir şey öğrenmişizdir. Geçmişe değil, hedefe odaklanmak gerekir. Her dönemde her neye ihtiyacımız varsa, onunla ilgili deneyimler yaşarız. Şimdi olsaydım veya keşke diye bir şey yoktur.
Hayat devam ediyor ve hala bir takım şeyleri yapmak zorunda kalıyoruz. Çünkü neye ihtiyacımız varsa onunla ilgili bir deneyime çekiliyoruz. Neye ihtiyacımız varsa onunla ilgili olaylar, insanlara karşımıza çıkıyor. Onunla ilgili öğrenmek gerekeni öğrenir tecrübemizi bilgi hazinemize ekleriz. O konuda bir tecrübe edinip kaldığımız yerden yola devama ederiz.
Sadece deneyimlediklerimiz vardır. Deneyim sadece bir deneyimdir. Onları iyi veya kötü diye etiketlemek yanlıştır. İyi veya kötü yoktur, sadece deneyimlerden öğrendiklerimiz vardır.
Her kötülük bir iyiliğe hizmet eder. Aslında kötü diye bir şey yoktur. Bize hizmet eden bir mesaj vardır. Kötü güven duygusunu sınar, bize aynalık yapar.
Tesadüf diye bir şey yoktur. Aslında karşımıza bizim çağırdığımız insan çıkar. Bu insanla keşke karşılaşmasaydım, hayatıma girmeseydi diye bir şey yoktur.
Hepimizin bir titreşim alanı vardır. Bu alanda umutlarımız, hayallerimiz, korkularımız, inançlarımız, duygularımız vardır. Bize ait her şey bu titreşim alanından geçer. Bu titreşim alanının yaydığı dalgalara karşılık gelen insan ve olaylar vardır ki, biz onları düşüncelerimizle besleriz. Bu yüzden karşımıza tam da ihtiyaç duyduğumuz insan ve olaylar çıkar, deneyimler gelir.
Tıpkı şimdi benim sizinle konuşuyor olmamız gibi. Siz belki bir yerde tıkandınız, çıkışsız kaldınız, bir yardım talebinde bulundunuz, bir şeyin cevabını bulamadınız, bir şey dilediniz ve tesadüfen bizle karşılaştınız; ben de o videoda sizin o sorunuzun cevabını veriyorum. Hayat tam da böyle bir şeydir. Yani atılan tek bir adım bile boşa atılmaz; yere düşsek bile boşuna düşmeyiz.
Varsayalım titreşim alanımızda güven sorunumuz var. Birileri gelip size aynalık yaparak o güven duygusunu sınar. Varsayalım eve hırsız girdi, varsayalım birisi sizi aldattı; aslında o size bir mesaj getiriyor ve “Sende bu var. Senin burada bir yaran var. Ben bu yaraya dokunuyorum” diyor.
Karşımıza çıkan insanlara bizi yansıtan ayna gözüyle bakarsak, neyin ne olduğunu anlama yeteneğimiz de gittikçe artacaktır. Dışarısı sadece bize aynalık yapar.
Bizi en çok geliştirenler şey ilişkilerimizdir. En çok hizmeti onlar yapar. Bir ilişki sırasında her tür aynayla karşılaşırız. Her insana bakarken “Acaba bu insan bana ne göstermeye, neyi öğretmeye çalışıyor” demeliyiz. İlişkiler bizi en çok olgunlaştıran aynalardır.
Örnek: Aşk ilişkisinde sevgi, kıskançlık, kızgınlık, aldatılma, kendine acıma, nefret, intikam, sahiplenme, yalnız kalmaktan korkma gibi birçok duyguyu bir arada yaşıyoruz. Hangi ilişki bu kadar zengin duyguları bir arada sunar? Aşkta bunların hepsini yaşarız. Bir aşk ilişkisiyle kendimizi silkelemiş oluyoruz. Onlar bize hayatımızın neresinde bir sıkıntı olduğunu gösterir.
İLİŞKİLER videomda anlattığım gibi, bütün ilişkiler önce güzel başlar. Sonra sıkıntılar, uzaklaşmalar başlar. İşte o sıkıntının başladığı yer tam da sizin titreşim alanınızda olan duyguların açığa çıktığı ve ben buradayım dediği zamanlardır. O yüzden bunların hepsine tecrübe olarak bakmalıyız. İlişkilerimiz bize aynalık yapar; karşımızdaki insan bize bizi göstermektedir. Bu arayış, aradığımız şeyin zaten bizde olduğunu anlayana, fark edene kadar sürer.
Eğer biz güçsüz olduğumuzu düşünüyorsak güçlü insanlara çekiliriz. Özgüvenimiz düşükse özgüveni yüksek insanlara çekiliriz. Burada önemli olan şey; siz kendinizde neyin eksik olduğunu düşünüyorsanız bunun olduğunu düşündüğünüz insanlara çekilirsiniz. Sistem böyle işler.
Fakat ilerleyen zamanda anlarız ki, karşımızdaki insanda sizin kadar güvensiz, sizin kadar değerle ilgili sıkıntıları olan bir insandır. Özgüven ve öz değer konusunda kendini yeterince geliştirmemiştir.
O vitrini kazıdığınızda tıpkı sizin gibi size bakan bir insanla karşılaşırsınız. Öz değer ve özgüven arayışımız, bunun başkalarında değil, kendimizde olduğunu, bunu sadece kendimizin kendimize verebildiğini anlayana kadar devam eder.
Özgüven belli bir noktaya çıkınca, kendi değerimizin farkına varınca, işte o titreşim alanına girdiğinizde sistem çalışmaya başlayacaktır. Kendi değerinden emin, özgüveni sizin kadar iyi bir insan karşınıza gelecektir. Bu seviyedeki ilişki çok daha sağlıklı, çok daha güzel yürüyecektir.
Her gün bir kaç saat kitap okumayı alışkanlık haline getirin. Her gün iki cümle de olsa yeni bir şey okuyun. Bir eğitime mi gidersiniz, bir arkadaş mı edinirsiniz, başka ülkeye mi gidersiniz, ne olursa olsun, ama yeni olsun. Yeni bir şey yoksa siz var olan düşüncelerinizi bu boşluğa salarsınız. Zaten aynı kısırdöngüden kurtulamadığınız gibi aynı şeylerle karşılaşmaya devam edersiniz.
Ama yeni bir insan, yeni bir kitap, yeni bir eğitim, yeni bir gezi, yeni bir ülke size farklı ufuklar açacaktır. Yani hayatımıza yeniyi koyunca düşüncelerimizde güzellik başlayacaktır ve yeni şeyleri harekete geçirip hayatımıza yeni şeyler çağırmaya başlayacaktır.
Kitap tavsiyesi isteyenler için:
Şimdinin Gücü- ECKHART TOLLE. Echart Tolle’in en güzel kitabıdır. Anda kalmayı en güzel anlatan bu kitaptır.
Dinginliğin Gücü- ECKHART TOLLE
Sınırsız Güç-Tony Robbins
İçindeki Devi Uyandır-Tony Robbins- Özellikle NLP ile ilgili ciddi bir alt yapı oluşturmuştur.
Bilinçaltının Gücü-Joseph Murphy-Bu kitapta bilinçaltı ile ilgili çok sağlam bilgiler vardır.
Rezonans Kanunu-Pierre Franckh-Kuantum sisteminin nasıl çalıştığını çok güzel anlatır.
Tanrılar Okulu-Elio D’anna-Beni Adana’dan alıp İstanbul’a getiren kitaptır. Biraz ağır bir kitaptır. Peşinden İstanbul’a geldiğim, yazarı ile tanışıp bir akşam yemek yiyip sohbet ettiğim kitaptır.
Tanrı Daima Tebdili Kıyafet Gezer-Laurent Gounelle-Roman şeklinde kalın bir kitaptır.”Sizin tutumunuz karşınızdakinin tutumunu belirler”.
Kuantumun Gücü-Serpil Ciritçi
Yeter ki İste-Deepak Chopra
Yüksek Bilin Klavuzu-Ken Keyes JR
Bu kitaplardaki her cümle beyindeki DNA aktivasyonunu hızlandırır.
Yeni neye sebep oluyor?
Siz yeni bir şey öğrendikçe, siz kendinizi geliştirdikçe, beyinde atıl duran bazı bölgeler kullanılmaya başlar. Bu bölgeler kullanılınca oradaki neronlar patlamaya başlar.
Yeni bir kitap okuduğumuzda, birini dinlediğimizde ense kökümüzde bir ağrı hissedebiliriz. Sebebi neronlar arasındaki yeni bağlantı oluşması, bir ateşleme olmasıdır.
Yeni demek, yeni bir hayat demektir. Yeni, bilinç yükselmesini kolaylaştıracaktır. Yeni olan, bizi biraz daha yukarı fırlatır.
Yaratım duyguyla olur. Düşünce değil, duygu yaratır. Ne düşünürsek, onunla ilgili duyguyu ona yükleriz. Titreşim alanına en çok o duygu yayılır. Yaratıcı olan da bu duygudur.
“Şu anda ne olsaydı da kendimi daha keyifli ve mutlu hissederdim?” diye sorun. “Bunların hepsi gerçek olsa ne hissedersiniz?” İşte bu duygu sistemi harekete geçirir.
Aynı nedenle aklımızdan geçen her düşünce de hemen gerçekleşmez. Zihnimizden günde 60-90 bin kadar düşünce geçer. Bunların hepsinin geçekleşme gücü yoktur. Sadece çok yoğun duygu yüklediklerimiz gerçekleşir. Bu duyguların gerçekleşmesi için belli zaman filtresine ihtiyaç vardır. Aynı kötü düşünceye sürekli odaklanırsak, sürekli kendimize kahredersek, gittikçe kendimizi daha kötü hissederiz ve düşündüğümüz kötü şeyler gerçekleşir. Hemen oradaki korkuyu bulup dönüştürme çalışmasına başlamalıyız. Korku dönüştürme videolarını dinlemeliyiz.
İsteyin ama rahat olun. İsteyin ama rahat ol nasıl olacak? Direnci bırak derken tam olarak neyi kastediyorsun, diye soruyorlar.
Bir şeyi tam istediğinde, birçok insan ona korkuyla tutunuyor. Bu korku enerjisi isteklerin bize doğru gelmesini engeller. Onu kaybetmek istemediğimiz için, bu korku onu engelliyor.
Mesela; bir kupayı çok istiyorsunuz. Bu benim olsun diye tutturuyorsunuz. Buna ne kadar sıkı tutunuyorsanız, kolunuzdan da o kadar çok korkular akmaya başlar. O şeye sıkı tutunduğunuz için, o şeyin size gelmesini önlemiş olursunuz. Kupayı rahat bırakıp, eli açarak tutup arkaya yaslandığınızda kupa serbest kaldığı için, kendiliğinden size gelecektir.
“Direnci bırak” derken ona sahip olma arzumuzu, ona yüklediğimiz korkumuzu bırakmaktan söz ediyoruz. Hepimiz hayatı kontrol etmek isteriz. Fakat bir şeye ne kadar sarılırsak, o kadar bizden kaçar. Örnek: Sevdiğimizi sürekli arayıp ne yaptığını sorarsak, o ilk fırsatta sizden kaçacaktır. Çünkü bizdeki bu duyguyu olduğu gibi karşıya aktarıyoruz. Ne zaman ki arkamıza yaslanırsak o zaman bu kendiliğinden serbest kalır. Serbest kalınca zaten çok istiyorsak bize gelir. Kendi haline bırakmak rahatlığa, teslimiyete geçmek demektir.
Mesela: İş arıyorsanız, o iş için her şeyi yapın. Sonra rahatlayın “Ben bunun zaten olacağın biliyorum” bilincine geçin. Mesela arabanız çamura saplandı. Gözünüzü kapatın. “Biraz sonra ben bu durumdan kurtulacağım” deyin. Önce o arabayı oradan kurtarmak için her şeyi deneyin. Sonra teslimiyete geçin. Teslimiyete geçmek, o şeyin size zaten geleceğine inanmak demektir.
Kuşlar sabah kalkınca şakımaya başlar; bu gün aç kalırım korkusu var mıdır? İşte kusursuz teslimiyet tam da budur. Hayatı kontrol etme çabanızı bırakın. Bir şeyler olsun diye arkasından koşturmayı bırakın. Ne zaman rahatlarsak, ne zaman direnci bırakırsak, o şey o zaman gerçekleşecektir.
Eski sevgiliyi unutunca, o sizi aramaya başlar, çünkü siz o enerji blokajını kaldırdınız. Kendimizin önündeki tek engel sadece biziz. Oradan çıkınca olması gereken kendiliğinden olur. Aman olursa da olmazsa da olur dediğimizde, kısa süre sonra o şey olur. İşte burada da olan odur. Mücadeleden yorulup bırakınca, olay gerçekleşir.
Hiçbir şeye son çareymiş gibi bakmayın, panikleyip ona tutunmayın. “Bu son çarem, bu olmak zorunda” dediğiniz müddetçe o şeyin olmasını geciktirirsiniz.
Sık sık şimdide olmayı alışkanlık haline getirin. Her nerdeyseniz orda olmaya gayret edin. Şimdi noktasında olmaya gayret edin. Neden? Çünkü şimdi bu anda bütünün enerjisini taşırsınız. Şimdi, şu anda aslında bir yaratım halindesiniz. Şu anda sadece beni dinliyorsunuz. Anda hiçbir zaman sorun yoktur. Video bitince aklımız geçmişe ve geleceğe gitmeye başlar. İşte enerji böyle dağılır. Boşluğa hep gelecekle ilgili kuşku, şüphe, korku, endişe topları atarız. O yüzden anda kalmak bütünün enerjisine sahip olmak demektir. Şimdi şu anda yarınımız, öbür günümüz, önümüzdeki haftamız şekilleniyor. Bu çok önemli bir bilgidir.
Diğer yandan, anda kalınca, zihinden geçen 60-90 bin düşünceye bir boşluk, bir aralık yaratmış oluyoruz. Fakat zihin geçmiş ve gelecekle ilgili o kadar dolu ki! Biz zihin döngüsünde ve sanal bir zamanda yaşarız.
Bu döngüden kurtulmak için biraz ana demirleyip burada bir kapı açın. Günde beş dakika gözümüzü kapatıp nefes almak bile, ya da beş dakika yolda yürürken bile “Şu anda andayım ve yürüyüş yapıyorum” deyip kuşlara çiçeklere bakarak yürümek bile hayatımıza büyük bir açılım getirecektir. Çünkü açtığın o yeni ve güzel şeyler içeriye girmek için, aralık kapı bekler. O kapıyı bulursa gelir; bulamazsa nerden nasıl gelecek? O hayallerin, o güzel şeylerin gerçekleşmesi için, bir alana ihtiyaç vardır; o alan da sadece ve sadece anda açılabilir.
Anda kalmakla ilgili pratik bir uygulama:
Şimdinin Gücü kitabının bir de uygulama kitabı vardır ve anda nasıl kalınacağını anlatır.
Mesela: Anda kalmayı hatırlamak için, ben bileğime bir ip bağlamıştım. 2,5 sene sonra denizde bileğimden çıkıp kaybolmuştu. Bu süre içinde ne yapıyorsam orda olmaya gayret etmiştim.
ŞÜKÜR
Sabah kalkar kalkmaz sahip olduklarımıza şükrederek güne başlayalım. Şükretmek duaların kabul olacağına inanmak demektir. Şükretmek Allah’ın verdiği her şeyi sevgi ve minnetle kabul etmektir. Bundan sonra vereceklerine de şükretmek demektir. Şükür de süreci çok hızlandırır. Dua da şükürdür.
Diğer Konu
Hayatı çok ciddiye almayın. Hayatta birçok şey olacaktır. Önemli olan bizim ona verdiğimiz tepkidir. Siz onu çok mu büyütüp çok mu, anlamlandırıyorsunuz? Sorunları büyütürsek altında eziliriz. Hayat bir oyun alanıdır. Bu oyunun yazarı, senaristi, oyucusu sizsiniz. Mizah sitelerini takip edin. Mizah yönünüzü geliştirin.
Bu şekilde bakınca, onun yakasından düşünce hayatın kendiliğinden çok güzel aktığını göreceğiz. Biz de onunla birlikte akmaya başladığımızda, bizi de güzel bir şekilde götürdüğünü, fark ederiz. Hayata çözüm odaklı bakılmalıdır. Her olayda “Evet, başıma bu geldi, şimdi ne yapalım” demeliyiz.
Şikâyeti kesmeliyiz. Şikâyet etmek olayı tekrar, tekrar önümüze getirir. Herkesi olduğu gibi kabul etmeliyiz. Fakat hepimiz bunu kabul etmekte zorlanıyoruz. Her insanın farklı deneyimlere ihtiyacı olan bir birey olduğunu kabul etmeliyiz. Ben olsaydım yapmazdım demeyin. Çünkü, o sen değildir. Onun ailesi, yetişmesi, kültürü farklı; çevresi farklı, Dolayısı ile idealleri, düşünceleri, hayalleri farklıdır. O da tıpkı sizin gibi kendi deneyimleri ile tekâmül yolunda bir ışıktır aslında.
Bu nedenle insanları olduğu gibi kabule geçelim. Ben olsaydım yapmazdım diye bir şey yoktur. Çünkü o sen değildir. Kabul etmekte zorlanırsanız uzak durun, kabul etmek zorunda değilsiniz. Çok yakınınızdaysa ona bir şeyler söyleyebiliriz çünkü ne tepki vereceğini biliriz. Verdiği cevaba bakıp “O da böyle” dersiniz. Evli çiftler bu noktaya nerdeyse 30 yıl sonra geliyorlar. Sonunda birbirlerini kabul ediyorlar. İkisi de birbirine göre gardını alıyor, bir şekilde uyum sağlıyorlar.
Bu uyumu bütün ilişkilerimizde sağlayabiliriz. İnsanları olduğu gibi kabul edebiliriz. Bu nedenle kimseyi yargılamayın. Biz birine ne kadar kabul gösterirsek, o da bize aynı oranda kabul gösterir.
Başkalarını olduğu gibi kabul etmeyenler, aslında kendilerini de olduğu gibi kabul etmekte zorlanırlar. Kendimizi olduğumuz gibi kabul edersek, başkalarını da yargılamayız.
Sakin ve sabırlı olun. Sabır önemli bir erdemdir. Özellikle bu kişisel gelişim yolculuğunda çok önemli bir erdemdir.
Olayları akışına bırakın. Bizim dışımızda bir hayat yok, yok.
Dışarısı bizim ruh halimizin psikolojimizin madde formunda dışarıya yansımış halidir. Dışarıdaki her şey, bize sadece aynalık yapar.
Kötüyseniz, evet her şeyin kötü olduğunu göreceksiniz. Ben bunu yaratıma veriyorum. Ama iyi olduğumuzda, her şeyin iyi olduğunu da göreceksiniz.
Gönderilen Mesaj Yok