KORKULARDAN KURTULMA- SİHİRLİ KÜRE TEKNİĞİ
Korku dediğimiz bir enerjidir ama düşük frekanslı bir enerjidir. Korku endişe, kıskançlık, kin, kendine acıma, kendini suçlama, değersizlik, güvensizlik gibi korkunun yüz çeşidi düşük frekanslı ve negatif esaslı düşüncelerdir.
Evrende iki büyük enerji vardır: Sevgi ve korku. Korku çok güçlü enerji olduğu için kendini çabuk gerçekleştiren bir enerjidir. Her düşündüğümüz başımıza gelir mi diye korkuyoruz. Hayır, her düşündüğümüz başımıza gelmez. Korku bir zaman filtresine ihtiyaç duyar. Sen aynı şeye tekrar tekrar yoğunlaşırsan o enerjiyi hareketlendirebilirsin. Fakat düşünceden daha çok duyguların çekim gücü vardır.
Her korktuğumuz başımıza gelmez. Korkuları şöyle de düşünebiliriz. Siz bir enerjisiniz, bir enerji çubuğusunuz. Korkular bu çubuğun etrafında irili ufaklı gezegene benzer toplardır. Onların büyük bir kısmı yine sizin kendi attığınız küçük toplar, bulutlar, enerji kümecikleridir.
Korku bu güne ait, bu ana ait değildir. Zihniniz bir an boş kaldığında yeni bir korku üretebilir. Ürettiğinde de negatif bir top daha sizin etrafınızda dönmeye başlar. Siz farkında olmadan bunlardan bazılarına enerji yüklersiniz.. Zihnimizden gün içinde 60-90 bir düşünce geçer. Bunlardan bir kısmı negatif enerji yüklü siyah toplardır. Buları kara yağmur bulutları gibi düşünün. Biz farkında olmadan hangisine yoğunlaşırsak, onu büyütürüz. Bunlara topsa çarpar; bulutsa oradan yağmur yağamaya başlar. Yani bir anda kendimizi korktuğumuz şeyin içinde buluruz.
Her insan neyle ilgili korkusu olduğunu bilir. Mesela gelecekle ilgili bir korku, hastalanma korkusu, aile ve çocuklarla ilgili bir korku, parasızlık, kariyer, işten atılma, yalnızlık, ölüm korkusu gibi korkular olabilir. Zaten boşlukta birçok korku dolaşır ve düşük frekansta dolaşıyorsanız o korkuların sizi yakalama olasılığı çok daha yüksektir.
Peki, ne yapacağız?
1.Teknik
Korkularla ilgili bilinçaltındaki korkuları dönüştürme adlı videomda bir kaç teknik vermiştim. Benim en çok kullandığım teknik şudur: Ben bir korku hissettiğimde, korkuyu o anda dönüştürürüm ve bu en etkili tekniktir.
Varsayalım bir yerde suçlanma korkusuna yakalandım. Hemen gözümü kapatıyorum ve o siyah topu görüyorum. Üzerinde “suçluluk korkum” yazıyor. Hissettiğim anda hemen göğsümden pembe havai fişekler çıkarıyorum. Her yer pembe oluyor. Ve sadece şu cümleyi söylüyorum: “Bu benim kendi korkum, bu benim suçlanma korkum. Kabul ediyorum ve şimdi şu anda sevgiye dönüştürüyorum”.
Gerçekten bitti mi? Hayır tam anlamıyla bitmiyor. Enerji balonu küçülüyor. Her geldiğinde bir daha söyleyin. Gittikçe küçülecek. Gün içinde aklınıza on kez geliyorsa, aklınıza iki kez gelecek, sonra bir kez gelecek. Onun enerjisi küçülerek zamanla aklınıza bile gelmeyecek.
2. Teknik
Ellerinizi kenetleyin. Baş parmaklardan sağ mı, sol mu üstte kaldı? Sol üstte ise beynin sol lobunu kullanıyorsunuz, yani analitik zeka, mühendis kafa, mantıklı, kurgusal gerçekçi taraf ağır basar. Sağ üstteyse, beynin sağ tarafını kullanıyorsunuz. Varsayalım sol üstte olsun. Sol el içini dışa dönük olarak öne uzatın. Sağ elinizi üsten geçirip dıştaki elinize kenetleyin, ikisini içe doğru döndürün ve göğsünüze dayayın. Gözlerinizi kapatarak “Bütün korkuları yenecek güce sahibim” deyin. Hepsi bu kadar!
Varsayalım sağ parmak üstteyse aynı çalışmayı onunla da yapın. Bunu yaparken şuna dikkat edin; sağ başparmağınız üstteyse, sağ bacağınız da sol bacağınızın ününde olsun. Tersi ise, sol önde olsun.
Beynimiz bilgisayardır. Bir karar alacaksanız sabahın erken saatlerinde alın. Sabahta hayır vardır derler. Beyin sabahları verim alma gücü, akşama göre 4 kat fazla olur. Beyin sabah öğrenir, akşam yorumlar.
3. Teknik.
Sağ omuz üzerinde bir cam küreyi varsayın. O cam kürede sizi sınırlayan tüm korkularınız, sizi desteklemeyen ve engelleyen düşünceleriniz, inançlarınız var kabul edin. Kurtulmak istediğimiz her şeyin, o sağ omuz üzerindeki lacivert bir kürede olduğunu hayal edin. İçini görmek zorunda değiliz, içinde olduğunu bilmek yeterlidir. Ona odaklanın ve kendinizi ondan kurtarmak istediğiniz duyguya getirin. “Ben artık bütün bu korkularımdan, beni desteklemeyen tüm inançlarımdan ve düşüncelerimden kurtulmak istiyorum” deyin. O cam küreyi lacivert gibi de düşünebiliriz. Sonra o cam küreyi gökyüzüne, uzayın somsuzluğuna doğru fırlatın Ve orda bir havai fişek gibi patladığını, tek tek sönüp kaybolduğunu görün. Bitti.
Daha sonra bu defa sol kolunuzun üzerinde şeffaf bir cam küre görün. Bu kürede sizi destekleyen inançlar, düşünceler, güzel şeyler; sevgi, barış neşe oyun gibi her şey var. Orda sadece çok istediğiniz şeyler var. O duyguya kendinizi getirin; tam o duygunun tepe noktasına geldiğinizde, cam kürenin iki kaşınızın ortasından bedeninizin içine girdiğini hayal edin. Ve artık tümü sizin içinizde!
Bunlar aslında NLP teknikleridir. NLP’nin en sevdiğim cümlesi “Kendi NLP’nizi yaratın” sözüdür.
Ben bu tekniği ara ara yapıyorum. Yalnız kalınca kedimi yokluyorum Bir sızıntı var mı? Sızıntı dediğim negatif enerjilerdir. Bu aralar bir endişem var mı? Bu aralar bir korkum var mı? Bu aralar beni rahatsız eden bir şey var mı? Bazen gelecekle ilgili olabiliyor, ufak bir paniğim olabiliyor. Kendimi yoklamam gerekiyor. Varsa o topa koyup fırlatıp atıyorum, bu kadar!
Sonra burada yeni bir küre oluşturup ne istiyorsam onları çekiyorum. Hepsini buraya getirdikten sonra “Biraz daha güvene ihtiyacım var, biraz daha beni destekleyen bana gaz verecek ileriye doğru fırlatacak motivsyona ihtiyacım var” diyorum; hepsini bu kürede gördükten sonra iki kaşımın arasından bünyeme, bedenime, enerji alanıma olduğu gibi alıyorum.
Bilinçaltı Alaaddin’in sihirli lambasıdır. O lambadan çıkan cin “Dile benden ne dilersen” der. O bize ne dilediğimizi sorar. Fakat bizim tek sıkıntımız dilekte zorlanıyor olmamızdır. Çünkü gerçekten verip vermeyeceğine inancımız tam değildir. Çünkü korku, şüphe, endişelerimiz vardır. Ona, sadece komut verin. Üzümü yiyin bağını sormayın. Sürekli komut verin. “
Ben bir dahaki sefer bunu istiyorum. Önümüzdeki ay bu zamanlarda burada olmayı seçiyorum. Üç ay sonra çok istediğim şu şeye ulaşmak istiyorum. Bir ay sonra bedenimin tamamen şifalanmasını istiyorum. İstiyorum kelimesi yerine seçiyorum desek daha iyi olur. Şimdi şu anda olmuş gibi hareket ediyoruz.
İşte bütün bu enerjilerin lokomotifi bizim bilinçaltımızdır. Bu lokomotifin ateşi nedir? İmgelemektir. Kokla- gör- tat- işit- dokun! Dokunmanın önemi diğer duyulardan 4-5 kat daha güçlüdür. Araba hayal ediyorsanız koltuklara dokunduğunuzu hayal edin. Ne hayal ediyorsanız ona dokunduğunuzu hayal edin ki; onun çekim gücünü oldukça hızlı bir şekilde arttırmış olursunuz.
Şifa da sizdedir, bolluk bereket de sizdedir. Siz kendinizi bir enerji çubuğu, bir enerji balonu gibi, var olan enerji gibi gördüğünüzde, enerji enerjiyi çeker. Bu ne anlama geliyor? Ben şifayı düşündüğümde bu boşluktan şifayı çekeceğim; ben bolluk ve bereketi düşündüğümde bolluk bereketin ta kendisi olacağım; ben bolluk ve bereketin ta kendisiyim. O zaman bu boşluktaki bolluk ve bereketi de kendime çekeceğim. Ben kendimi ne olarak düşlersem onu çekerim. “Evren ayna gibidir, ne düşünürseniz size onu verir” sözünün altındaki alt cümle budur. Ben kendimi hangi enerji frekansına yükseltirsem, benzer enerji benzerini çektiği için, var olan bütün dilediğim enerjileri çekebilirim. Doğru kotlanmışsa, lokomotif bilinçaltıdır.
O zaman benim yapamayacağım bir şey yoktur. Yok, artık her istediğimiz nasıl oluyor diyenler oluyor. Daha önce bir videomda anlatmıştım. Külli irade denen bir kader vardır. Allah’ın iradesinin yanında, benim de bir cüzi iradem vardır ve elbette ki gerçekleştireceğim şeyler onunla sınırlıdır. Önemli olan hayatımda olanlara verdiğim tepkidir. Hastalık da gelse, zenginlik de gelse, bunlara verdiğim tepki önemlidir. Bunları da ben bu olasılıklar diyarından çekerim.
Ben kendimi 500 kanallı bir TV gibi düşünüyorum. Bende 500 kanal var. Bu ne anlama geliyor? Eğer bu boşlukta da 500-1000 kanal varsa, ben istediğim her dalgayı çekebilirim. İşte bu kadar! Eğer zihnimden geçiyorsa düşündüğüm her şey burada vardır. Yani zihnimizde düşünüyorsak, ben Tv isem, potansiyel olarak içimde 1000 kanal varsa, bin kanal da bu boşlukta vardır. Oradan istediğimiz dalgayı çekeriz. Enerji enerjiyi çeker. Frekansımızı neye yükseltirsek onunla eşleşiriz. Onu hayatımıza çekeriz. Bu kadar basittir!
İnsanlar çok karmaşık şeyler öğrenmek istiyorlar. Ben onlara basit ve kısa cümlelerle cevap veriyorum. Neye inanırsan odur. Ben şunu yapamıyorum dersen, evet yapamıyorsun. Çünkü böyle söylüyorsun. Her bir kelimenin önemi vardır ve her söylenen kelime anında kotlanır. “Tıkanıyorum, yapamıyorum, aşamıyorum” dediğin anda sihirli lambadan çıkan cine yapamıyorum demiş oluyorsun. Bazları cin kelimesini kullanmaktan bile kaçınır. Neye inanırsanız odur. Ben hayatım boyunca bilimsel tekniklerle çalıştım. Ve şuna inandım: Ben kuşa, böceğe, ağaca, neşeye, sevince, sevgiye uyumlu olduğum müddetçe, zaten negatif enerjilerden uzak kalırım. Suyu saflaştırdığınızda artık korkacak bir şey yoktur. O nedenle şifa da, bolluk bereket de, sevgi de, barış da , neşe de sizdedir. Ekrana ne yazarsanız, yazıcıdan onu alırsınız; neyi düşünürseniz, hayat size bunu geri yansıtır.
Gönderilen Mesaj Yok