Menu
Sepet

ZENGİNLİĞE KAPINIZI AÇIN RSS Besleme

ZENGİNLİĞE KAPINIZI AÇIN

PARAYLA ilgili negatif inançlarımız, korkularımız ve bunları değiştirecek pozitif olumlamalar.
Ailemiz bize kendi bildiklerini, öğrettiler; bildikleri doğruları bize aktardılar.  Bu anlamda onlara kızmamak, onları eleştirmemek, yargılamamak çok önemlidir.
SORU: Anne-babanın parayla ilgili tutum ve inançlarında direndiğiniz, değiştirmek istediğiniz bir şey var mı?
SORU: Anne babanın parayla ilgili inanç kalıplarında hiç fark etmeden taklit edip hayatınıza soktuğunuz bir kalıp var mı?
Bizler ana babadan aldıklarımızı direk olarak hayatımıza sokarız. Bu yüzden onlardan neleri aldığımızı bilmemiz gerekir.
SORU: Parasızlık bizde neye hizmet ediyor?
SORU: Çok para olursa korktuğumuz bir şey var mı?
Bilinçaltında parayla ilgili bazı korkularımız olabiliyor.
SORU: Bilinçaltı düzeyde parasızlıktan memnun muyuz? Parasızlık neye hizmet ediyor?
Bilinçaltında parayla ilgili en çok rastlanılan korkular:
1-Bilinçaltı aslında parayı istemez, paradan uzak durur.
Bilinçaltında “Param olursa zaten annem babam kardeşlerin onu bende bırakmazlar, alırlar” bir negatif inancımız olabilir.
“Elimde şu kadar para olursa, babam borçlu olduğu için yarısını o alır. Yarısını ona vermek zorundayım”.
“Zaten benim elimde bırakmazlar ailemin ihtiyacı var”.
Sırf yukarıdaki nedenler yüzünden paradan uzak duran insanlar vardır.
Bu sorulara insanların aklıyla verdiği cevaplar çok gerçek çıkmaz. Birçok sorudan sonra en alt düzeyde korkuları buluruz. Herkes kendi üzerinde çalışırsa, benzer durumları yakalayabilir. Bu tür nedenlerle kendimize gelen parayı kısıtlayabiliriz.
İnsanlara bu tür korkularını kendilerine söylenince genelde çok şaşırırlar. Böyle düşünüyorum, diyorlar. Fakat bilinçaltı 5 yaşındaki çocuk gibidir. O bir şeyden korkmuşsa, hala da korkmaya devam edebilir. O yüzden orası neyi nasıl kotladıysa, o kotladığımız şekilde bizi yönetmeye devam eder.
Bilinçaltı, bizi yüzde 95 biz yöneten bir yazılım bir sistemdir. 
2- Şu anda yapamadığımız her şeyi parasızlığa yüklemek.
“Şunu yapardım ama parama yok”
“Şunu çok istiyorum, ama olmadı, çünkü param yok”.
Birçok insanda bu inana vardır. Parasızlık arkasına saklanılan, bahane bulmuş oluyor. Mesela çok başarılı olmaktan korkanlar bile buna sığınabiliyor. Yani para olsaydı birçok şeyi başarabileceklerini düşünüyorlar. Param yok diyerek o sorumluluğu almamış oluyorlar.
3- Çok param olursa şımarırım.
Bu inançla da çok karşılaşıyoruz. Bu inancın altında genelde şu anlayış yatıyor “İnsan elindekiyle yetinmeyi bilmeli”.
4- Çok param olursa mutsuz olurum.
Bu kişiler bilinçaltını, para eşittir mutsuzluk olarak bağlamışlar. Bu kişiler;
“Parayla sadet olmaz”
“Zenginlerin hali ortada; mutlu olacak olsalar onlar olurdu” gibi kendilerini ifade ederler.
5- Çok param olursa herkes benden bir şey bekler.
“Büyüdükçe kapımıza bir şey istemeye gelenler de artar” derler.
6-“ Çok param olursa, anne baba sevgisinden mahrum olurum”
Şu an ana-babanın onu parasız olduğu için sevdiğini, parası olunca eskisi kadar sevmeyeceklerini, korumayacaklarını düşünen insanlar vardır.
7- “Çok param olursa herkes beni kıskanır, çekemez; yalnız kalırım”.
Çok parası olunca yalnız kalacaklarını, hatta sevilmeyeceklerini düşünenler vardır.
8- “Çok param olursa hasta olurum veya erken ölürüm”.
Bazı kişiler hep zengin ama hasta kişilere dikkat edip kendilerinin de zengin olurlarsa, o zenginler gibi hasta olacaklarına, o zenginler gibi öleceklerine inanırlar ve parayı kendilerinden uzak tutarlar.
9- “Çok param olursa, insanlar beni param için severler”.
Bu inanç da çok yaygındır. “Beni olduğum gibi değil, param için severler” diye korkarlar.
10-Geçmişte büyük paralara kazanıp kaybettikleri için, kazanırsa gene kaybederim diye korkanlar.
Bunlar aynı hayal kırıklını yaşamaktan korkarlar. “Bir daha para kazanırım kazanmasına da,  gene elimden giderse, eskiden çektiğim gibi çok acı çekerim” diye düşünürler. Bu nedenle parayı kendilerinden uzak tutarlar veya sınırlı miktarda gelmesine izin verirler.
Bilinçaltında parayla ilgili en çok rastlanılan negatif inançlar:
Parayla saadet olmaz.
Para geldiği gibi gidiyor.
Paranın bereketi yok.
Para kazanmak zordur.
Para el kiridir.
Para bütün kötülüklerin anasıdır.
İki yakamız bir araya gelmiyor.
Dökme suyla değirmen dönmez.
Borç yiğidin kamçısıdır. (Bu çok duyulur. Bu söz söylendikçe borçtan kurtulamayız).
El attığım her yeri kurutuyorum.
Parayla aram iyi değildir.
Zengin insanlar mutsuzdurlar
Bunlarla ilgili en etkili inanç cümleleri:
Parayı seviyorum
Para benim dostum
Bolluk ve bereket içindeyim
Ben her halimle bolluk bereket içinde yaşamayı hak ediyorum.
Buna layığım. Birçok insan bilinçaltında paraya layık olmadığına inanıyor.
Cebimdeki para olduğu yerde bereketleniyor.
Yapmamız gerekenler:
1- Paraya saygılı davranın.
Parayı yerde bile bulsanız cebinize tıkıştırmayın. Özenle katlayıp cüzdanınıza koyun.
2-“ Kara günler için para biriktiriyorum” diyerek kara günleri çağırmayın.
Bunun yerine mesela “İlerde yaşayacağım mutlu günler için para biriktiriyorum. Çünkü param birikince seyahate çıkacağım” deyin.
3-Kimseye “Sen ilk önce kendini kurtar” veya “Önce ben kendimi kurtarayım da” demeyin.
Sen önce kendini kurtar cümlesi, “O kadar kötü durumdasın, sanki bir bataklıktasın. Sen önce bir kendini kurtar bakalım” deyince; bu cümle ister istemez negatif bir imge yaratıyor.
4-Evde bozuk ve tıkalı şeyleri tamir ettirin.
Evrende tesadüf yoktur; her şey bir mesajdır evde damlayan bir musluk, bir yerdeki bir enerji kaybını gösterir. Kapının zor açılıp kapanması da gene aynı şeye işaret eder. Para akışı istiyorsak kapıları daha rahat açılıp kapanır hale getirin, muslukları da tamir ettirin.
5- Parasızlığın şakasını bile yapmayın. Parayla ilgili kötü şaka yapmayın.
“Bizde bu şans varken..” diye şakalar yapmayın. Çünkü bilinçaltı şakadan anlamaz.
6- Parasal anlamda kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
Kıyas yokluk duygusunu tetikler. Onun yerine varlığa odaklanın ve sahip olduklarınıza şükredin. İnsanlar parasal konuda kendilerini başkalarıyla kıyaslamayı çok sever. Fakat başkalarıyla kıyas yaptıkça yokluğa daha çok odaklanmış oluyoruz.
“Komşu çok güzel bir araba almış” demek bile yanlıştır.
“Ben anlamıyorum, bunlar bu kadar kısa sürede bu kadar şeyi nasıl aldılar”.
“Param yok diyor, ama kendine şunu almış”,
Bu tür söylemler her söylendiğinde, başkasındaki varlığı konuşurken kendimizdeki yokluğu da tetikliyoruz. İşte burada da çekim yasası iş başındadır. Yasa “Neye odaklanırsan onu büyütürsün” diyor. Varlığa odaklanırsak varlığı, yokluğa odaklanırsak yokluğu tetiklersin.
Hayallerini, hedeflerini sorunca, insanlar bana önce eksikleri anlatıyor. Mesela araba almayı istiyor, ama önce eski arabanın eksik taraflarını anlatıyorlar. Onlara “Bana yeni alacağınız arabayı anlatın” diyorum.
İnsanlar genelde istemedikleri şeylere odaklanıyor. Asıl sıkıntı da bu oluyor. Çünkü nerenin enerjisini hareketlendirseniz, oradan size doğru akmaya başlar. O yüzden odak noktamızı, pusulamızı varlığa doğru çekmeliyiz.
7- İstemeyin. Sürekli İSTİYORUM cümlesini söylemek, sizi eksik ve isteme frekansında tutar. İstiyorum sözünde bir eksiklik bilinci vardır. Bir şey istemek ne demek? Ondan bende yok demektir. İstiyorum, çünkü bende o yok diyoruz.
8-Niyet edin. Niyet edin ve bırakın. İstiyorum yerine niyet ediyorum deyin. Çünkü niyet çok daha güzel ve kuvvetli titreşime sahiptir.
Niyet evrene verilmiş en güçlü mesajdır.
Önce küçük niyetlerle başlayın. Onlar gerçekleştikçe niyetleri büyütün.
Niyeti söyledikten sonra bırakmak gerekir. İşin en zor kısmı da budur. Yani istediğini söyleyip sonra onu akışa bırakmak gerekiyor.
Örnek:  Varsayalım saat 18 ve arkadaşlarla bir kafede oturuyorsunuz. Akşam bir davette kırmızı bir elbise giymeyi tasarladınız. “Bir saat içinde bu kırmızı elbiseyi bulabilir miyiz?” dediniz. Ardından “Biraz zor” dediniz. Evet, artık biraz zor!.
“Bu akşam kırmızı elbise giymem lazım. O yüzden o elbiseyi bulmam lazım” diye yola çıkarsa, onu bulamayız. Eğer “Bu akşam kırmızı bir elbise giymek istiyorum. Ama bulamazsam evdeki siyah elbisemi giysem de olur” dersek buluruz. Hemen yanı başımızdaki butikte karşımıza çıkar.  
Sistem her zaman böyle çalışır. Her ne istiyorsak isteyelim, ona sımsıkı sarılmamalıyız. Ya da direnç göstermemeliyiz. Sadece niyetimizi söyleyip bırakmalıyız. Tabii bu niyetle ilgili daha önce yapmamız gereken şeyleri yapmış olmak gerekir. Ondan sonra bekleyeceğiz. Oldu, olacak, nasıl olacak, ne zaman olacak, kim tarafından olacak diye endişe etmeyi bırakacağız. Her ne olacaksa, titreşim seviyesini belli noktaya çektiğinizde, o şey hayatımıza dâhil olacaktır.
Peki, bütün zenginler böyle çalışmalar yaptıkları için mi zengin oldular?
Hayır yapmadılar.
Bazı insanların zenginliği kaderseldir. Onların hayat planlarında, deneyimlerinde zengin olmak vardır. Bunu onlara Allah verip “Bu zenginliği sana verdim, ama bakalım sen bu zenginlikle ne yapacaksın? Bu zenginliği nasıl kullanacaksın? Hayırda mı şerde mi kullanacaksın? Yoksa bu zenginlik senin egonu mu şişirecek” diyecektir. Yani Allah onu bu zenginlikle sınayacaktır.
Fakat bu şu anlama da gelmiyor: Hangi durumdaysanız bu benim kaderim deyip oturmayacaksınız. Siz de kendi hayatınızda enerjinizi doğru kullanmaya başlarsanız. Korku ve negatif inanç kalıplarından kurtulursanız, bir olasılık dâhilinde isteklerimiz çekeriz. Çünkü şu anda bu videoyu izlemeniz bile, tesadüf değildir; olasılıkta bir zenginlik bilinci, ya da topu bulunduğu için izliyorsunuz. Demek ki böyle bir şeyi düşünüyorsunuz.  Zihnimizde veya hayat planımızda, var olan bütün olasılıklar zaten var.
Evet, bir kader; devam eden bir işleyiş de vardır. Fakat bunun yanında, bizim bir aklımız da vardır. Yani, özgür irademizle hayatımızın belli noktalarını şekillendirebilme gücümüz de var. İşte kuantum burada devreye girer: amacımız bütün olasılıkları devreye geçirmektir.
Geçiremiyorsak acaba nerde yanlış yapıyoruz? Eğer, zenginlikle ilgili bir tıkanıklığımız, bir korkumuz, bir inanç kalıbımız varsa, hayatımıza geçiremeyiz.

Gönderilen Mesaj Yok